Sinema TV Sendikası Raporunu, STS Eski Başkanı Ufuk Demirbilek ile Konuştuk

 Sinema TV Sendikası Raporunu, STS Eski Başkanı Ufuk Demirbilek ile Konuştuk

Sinema Televizyon Sendikası (STS), geçtiğimiz hafta sektör emekçilerinin ekonomik durumuna dair önemli bir rapor yayımladı: “Meslektaşlarımızın Ekonomik Durumu Hakkındaki Bilgilendirme Raporu”. Buraya tıklayarak tamamına erişebileceğiniz rapor, Ocak 2021 – Ocak 2024 arasındaki üç yıllık dönemi kapsıyor ve çeşitli verilerle sinema – TV emekçilerinin yaşam şartlarına ışık tutuyor.

Bu raporu ve raporun bize söylediklerini, raporun hazırlanmasında önemli rol oynayan STS 2. Dönem (önceki) Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Demirbilek ile konuştuk. Ufuk Demirbilek, STS’nin raporu doğrultusunda sinema ve televizyon sektörü emekçilerinin durumunu anlattı. Ufuk Demirbilek’in açıklamaları, geçmiş dönemi açıklamanın yanı sıra geleceğe dair önemli ipuçları da içeriyor.

Ufuk Demirbilek ile daha önce yaptığımız röportajı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Ufuk Demirbilek: “Geleceğimizden daha fazla çalınsın istemiyoruz!”

Öncelikle, bu raporun nasıl hazırlandığını ve amacını sormak istiyorum. Bu çalışma nasıl bir yöntemle ortaya çıktı ve neyi kapsıyor?

Bilgilendirme raporumuzun metodolojisini, var olduğu halde varlığı göz ardı edilen bazı ekonomik bulguları hangi etkin araştırma sonucunda daha görünür kılabiliriz sorusundan yola çıkarak belirledik. Tam da bu noktada cevabını bildiğimiz sorulara kanıtlara dayalı yanıtlar üreterek yapay sis perdesini dağıtmak istedik. 63 sayfalık raporumuz, 2021 Ocak ile 2024 Ocak arasındaki dönemi kapsıyor. Belgemiz, 2022 itibariyle her 6 ayda bir, toplamda ise 5 defa taban ücretlerimize yaptığımız iyileştirme rakamları ile bazı temel konulardaki fiyat artış rakamları arasındaki farkları ve benzerlikleri ortaya koyuyor. Raporda belirtilen konular ve veriler, resmi kaynakların yanı sıra basından kaynaklarla da desteklenmiştir. Raporumuz sektörümüzün bilgisini eşitlemek amacıyla, 5N1K sorularını asgari düzeyde yanıtlayabilen içeriğe sahiptir.

Detaylara inmeden önce, bu çalışmada elde ettiğiniz sonuçların sektöre ve sektör emekçilerinin durumuna dair bize ne söylediğini fazla da rakamlara boğulmadan özetler misiniz?

Bizler tehlikeli sınıfta yer alan, iş bulma konusunda fırsat eşitliğinden yoksun bırakılan, proje bazlı çalıştığı için 1 yılın tamamında mesai yapamayan ve emekliliğe giden yolda yeterli prim gün sayısına ulaşamadığı için güvencesiz ve geleceksiz bırakılan emekçileriz. Bu raporun özelde film sektörüne genelde ise tüm kamuoyuna söylediği en yalın söz şu olabilir: Ekran endüstrisi ve sanat emekçilerinin atipik çalışma koşulları ve ekonomik hakları, ilgili kamu kurumlarının öncülüğünde ivedilikle düzeltilmelidir. Yani Sosyal Sigortalar Politikası, görsel sanat alanında haksızlığa uğrayanlar ile haksızlıktan avantaj sağlayanlar için yeniden düzenlenmelidir. Geleceğimizden daha fazla çalınsın istemiyoruz!

Raporunuz 3 yıllık bir dönemi kapsıyor. Buna göre sektör emekçilerinin alım gücünde son 3 yılda nasıl bir değişim söz konusu?

Belirsiz iş koşulları, kırılgan ödeme modelleri (uzun vadeler) ve finansal güvencesizlik hepimizin uzun zamandır gördüğü bir çemberdi. Bu döngünün üstüne gelen istikrarlı ekonomik kriz, son 3 yıllık süreçte film emekçilerinin alım gücünü pekala olumsuz etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Son aylarda işsiz kaldığı için açlıkla sınanan meslektaşlarımız olduğunu belirtmek abartı olmaz. İşsizlik maaşı alabilecek kriterleri zor karşılayabildiğimiz için negatif koşullar hazin bir duruma dönüşmek üzere. Hayat pahalılığı ve alım gücü ilişkisine verilecek diğer örnekleri saymak istemiyorum bile.

Rapordaki bazı verilerin, yaşam şartlarına dair olanların, İstanbul ve Ankara odaklı olması dikkatimi çekti. Yapacağınız güncellemelerde yeni şehirler de eklenecek mi?

Sektör emekçilerinin ikamet ettiği, film üretiminde bulunduğu ve üretim ilişkilerini devam ettirdiği yerler genellikle İstanbul. Bu nedenle veriler İstanbul’u kapsamalı. Türk-İş’in verileri Ankara’yı içerdiği için onu da belirtmek durumundaydık. Esasen verilerin Türkiye ortalamasını veya İstanbul’u ifade etmesi bizler için daha sağlıklı.

Geçtiğimiz aylarda sektördeki zam oranlarına ilişkin emekçiler ile yapımcılar arasında ciddi bir ayrılık vardı. TESİYAP, maliyetlerdeki artışı vurgulayarak sendika ve emek bileşenlerinin zam oranı talebini reddetmişti. Bu rapor, önümüzdeki dönemde emekçilerin ücret artışı taleplerinin belirlenmesinde nasıl bir rol oynayabilir?

Birbiriyle ticari rekabeti olan işveren yapımcıların, bağlı oldukları meslek birliğinin tavsiye niteliğindeki kararlarına uyması beklenir, değil mi? Fakat söz konusu üretim maliyetlerini ilgilendiren bir gündemse, bu durum zorlaşıyor biraz. Ortak aklın ve ortak argümanların çözüme katkı sunamadığı durumlar ortaya çıkabiliyor. Ticari sır, sözleşmenin gizliliği, meslek sırrı gibi herkesi ilgilendiren konularda yaratılmış mahremiyet alanları var. Bu bariyerler sömürü biçimlerinin klasik formları olarak devam ediyor. Özellikle bütçe – maliyet ilişkisinin şeffaf olmadığı yerlerde çoğunluğun kararını boşa düşüren pratikler kaçınılmaz oluyor.

TESİYAP’ın kabul etmediği iyileştirme oranı, Reklam Yapımcıları Derneği’nin (RYD) yeni yönetimi tarafından makul bulundu ve kabul edildi. Makul bulunan iyileştirme oranı ise İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) son 6 aylık ÜGİ verisiydi. RYD’nin yeni yönetiminin ve üyelerinin bu konuda sendikamızla ve emek bileşenleriyle uzlaşması, sektörümüzün geleceği açısından önemli. Umarız bu örnek yakın, orta ve uzun vadede TESİYAP’ın dahil olduğu bir zeminde tekrar edilir.

Bilgilendirme raporumuz okuduğunu anlamak isteyen, anladığını kavrayan ve kavradığı şeyi şeffafça kendi gerekçesine dönüştürebilen herkes için çeşitli argümanların hatırlatıcısı olabilir. Belgemiz, markalar ile ajanslara ve yayın kuruluşları ile Sinema Genel Müdürlüğü’ne karşı hakkını arayan işveren yapımcıların da temel dayanaklarından bir tanesi olabilir.

Ufuk Demirbilek
Sinema Televizyon Sendikası 2. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Demirbilek

“Yapımcının risk almak olarak adlandırdığı hiçbir konunun ekonomik başarısı, biz emekçilere ek ücret olarak yansımıyor.”

Türkiye, dizi ihracatında dünyanın üçüncü ülkesi konumunda. Dizi ihracından elde edilen gelir ne düzeyde? Bu gelir, sektör emekçilerinin ekonomik durumuna yansıyor mu?

Dünyadaki 208 ülkeden 170’ne her yıl 8-10 arasında dizi sattığımız konuşuluyor. Daha geçen hafta devletin resmi haber ajansında bu konuyla ilgili bir haber vardı. Dizi filmlerimiz dünyamızın 4’te 3,5’ine ve ortalama 800 milyon izleyiciye ulaşıyormuş. Bununla övünenleri ve gurur duyanları yadırgamak doğru olmaz, evet. Fakat bu ihracatla beraber yaratıcılar dahil film emekçilerinin telif başta olmak üzere ekonomik haklarını gündeme getirmek de yanlış olmaz. Dünya satışlarının emek ücretlerine doğrudan bir katkısı olmadığını ifade edebilirim.

Yapımcının risk almak olarak adlandırdığı hiçbir konunun ekonomik başarısı, biz emekçilere ek ücret olarak yansımıyor. Ayrıca dizi film ihracatından elde edilen toplam gelirin ne olduğu, toplam gelirin yüzde kaçının tekrar sektörümüze yatırım olarak döndüğü ve ne kadarının vergilendirildiği, akla gelen ilk sorulardan. Bu soruları ilgili STK’lar ve kamu kurumlarının belgelerle cevaplaması önem arz ediyor. Bu gibi soruların şeffafça yanıtlanması, haklarımızın iyileştirilmesine vesile olabilir.

Raporun muhtelif bölümlerinde sektörün en büyük sorunlarından biri olarak “güvencesizlik ve geleceksizlik” vurgulanıyor. Bu sorunu, elde ettiğiniz rakamlarla da somutlaştırarak, biraz açabilir misiniz? Bu sorun sektörde en çok kimleri ve ne düzeyde etkiliyor?

Sinema Televizyon Sendikası olarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi – Metodoloji ve Sosyoloji Araştırma Merkezi ile yürüttüğümüz “Türkiye’de Sinema ve TV Sektöründe Çalışma Koşulları Araştırma Raporu – Aralık 2023” akademik çalışmamıza 1000’den fazla meslektaşımız katılmıştı. Araştırmada meslektaşlarımız 1 yılda ortalama 6,5 ay çalışabildiğini bildirmişti. Yani bu sektörün emekçileri, yılın ancak yarısında iş bulabiliyor. Bu çalışmamızda da ekonomik koşulları içeren farklı bulgular mevcut. Bu bulgular ışığında birtakım argümanlar sunuyoruz. Örneğin TÜRK-İŞ’in verilerinden yola çıkarsak, herhangi bir ekipte en son asistan olarak çalışan bekar bir meslektaşımızın yıl boyunca elde ettiği toplam geliri 12 aya böldüğümüzde, ortaya çıkan rakam 19.630 TL’nin altında olmamalı. Bu rakam, herhangi bir ekipte son asistanlığın dışında herhangi bir pozisyonda çalışan evli/çocuklu bir meslektaşımız için ise 49.019 TL olarak görünüyor. Bunlar asgari rakamlar.

Güvencesizlik ve geleceksizlik sorununa yönelik sendikanızın nasıl çalışmaları var?

Güvencesizlik ve geleceksizlik olgularını bir arada kapsayan temel konu, işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) diyebilirim. İki olguya dönük bakış açımızı kısaca belirteyim: Güvencesizlik, istihdamla ilgili bir konu ve biz bu konuya doğrudan müdahil değiliz. Şu aşamada bu sağlıklı olmaz zaten. Ulusal Meslek Standartları (UMS) ile Ulusal Yeterlilikler (UY) ve diğer altyapı çalışmaları tamamlandıktan sonra, bir film üreticileri kooperatifi oluşturmak güçlü bir seçeneğe dönüşebilir. Bununla beraber, iş bulma süreçlerinin ve çalışma hayatının hukuken ve etik açıdan sağlıklı yürütülebilmesi için sözleşmeli çalışma, işe giriş evraklarının oluşturulması, sektörümüzün yapısına uygun olmayan uzun deneme sürelerinin kısalması ve ihbar tazminat hakkının yaygınlaştırılması ve setlerde toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı şiddetle mücadelede bilimsel araştırmalar yapmak gibi hukuken geçerli olabilecek önemli çalışmalarımız var. Mesela işini kaybetme kaygısı ve yeni iş alamama korkusunun edilgenliğe dönüştüğü insani çelişkilerimiz, işveren yapımcılar veya işveren vekilleri tarafından bazen suistimal edilebiliyor. Etik açıdan doğru bulmadığımız bu pratiklere karşı, şeffaflığa dayalı ama hukuki sıkıntı yaratmayacak bir iletişimle birbirimizden haberdar oluyor ve ortak söylem ile ortak tutum geliştiriyoruz. Ayrıca hiçbir gerekçe mobbing’e maruz kalmayı ve kara listeye alınmayı makul meşru kılamaz.

Geleceksizlik konusunda ise eksik meslek kodlarının tamamlanması için planlamamız devam ediyor. Doğru meslek kodları ve gerçek hak edişler üzerinden sigortaların yapılmasını ve işten çıkış bildiriminin gerçek duruma denk düşen doğru SGK çıkış kodu üzerinden yapılmasını sağlamaya; yanlış kod üzerinden yapılan bildirimlerle işsizlik maaşının alınmasının önündeki engelleri aşmaya çalışıyoruz. Emekliliğe giden yolda, geriye dönük hakları kapsayan bir doküman çalışması planımız var. Konuyla alakalı ilgili kamu kurumuyla görüştük ve en uygun zamanda çalışmayı hayata geçireceğiz. Filli hizmet süresi zammının etkin bir şekilde sektörümüze uyarlanmasını sağlayacak bilgi ve belge desteğini vermeyi hedefliyoruz. Ayrıca sektörümüze özel bir iş kolu oluşturulması, sektörün 10 no’lu iş kolunun çok geniş yelpazesinden çıkartılması gerekiyor. Mesela TİS / Toplu İş Sözleşmesi hakkı için mevcut işçi sayısı barajını karşılayamıyoruz. Çünkü su üreticileri, din görevlileri ve daha pek çok birbirinden farklı meslek ve sektörle aynı sepetin içerisinde değerlendiriliyoruz. Şaka gibi değil mi? Ama gerçek!

Bu yıl asgari ücrette ara zam yapılması beklenmiyor. Peki sizin sinema ve televizyon sektörü için ayrıca bir girişiminiz olacak mı?

Ocak 2024’te TESİYAP ve RYD ile yapmış olduğumuz toplantıda bu konu gündeme gelmişti. Muhataplarımıza şunu ifade ettik: Ocak 2022 itibarıyla her 6 ayda bir defa taban ücretlerimize zam yaptık. Bunu yaparken devletin asgari ücrete, emeklilere ve memur maaşlarına yapmış olduğu zamlar, sektörümüz için bir ölçüydü, doğru. Fakat devlet Temmuz 2024’te zam yapmazsa, sendika ve emek bileşenleri olarak bakış açımız şu şekildedir: Eğer 2021 ilk yarı yıl (ilk 6 ay) ile 2024 ilk yarı yıl (ilk 6 ay) arasındaki enflasyon oranları birbiriyle aynı ya da birbirine çok yakınsa, iyileştirmeye gerek olmayabilir. Kayda değer bir fark olursa durumu tekrar değerlendirebiliriz. Yani, aslında somut koşulların somut tahlilini yapacağız. Son olarak şunu ifade edeyim: Ücretlere yapılan iyileştirme oranları, ekipler içi ve ekipler arası ücret denkliği gözetilerek minik farklılıklar içeriyordu. Belki 2024 için ilk yarı yıl iyileştirme gündemi bu başlığı kapsayabilir. Çünkü bu daha fazla üzerinde durulması gereken önemli bir sorun. Ücret denkliği konusu, tüm tarafların yüksek hassasiyet ve katkısıyla çözüme ulaştırılmalı. İhtiyaç halinde ortak akla dayanan minik revizyonlar her zaman yapılabilir.

Ufuk Demirbilek

Ufuk Demirbilek kimdir?

Ufuk Demirbilek, 1984 yılında Tunceli’de doğdu. 2005 – 2007 yılları arasında Plato Film Okulu’nda uygulamalı eğitim aldıktan sonra aynı yıl (2007) stajyer olarak sektöre girdi. 2007 yılından itibaren sinema televizyon sektöründe yönetmen yardımcısı olarak çalışan Ufuk Demirbilek, Sinema Televizyon Sendikası’nın kurulduğu yıl olan 2015’ten 2024’e kadar sendika içinde çeşitli görevlerde yer aldı.

Ufuk Demirbilek, son olarak Ekim 2020 ile Ocak 2024 arasında, 3,5 yıl STS’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüttü.

Editör

Aralık 2016'da yayın hayatına başladı. Spinoff'u, prequel'i, sequel'i, remake'i, eşi benzeri muadili olmayan, Türkiye'nin tek DİZİ KÜLTÜRÜ dergisi ve web platformu...

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir